Eğitim sistemimizde en başarılılar belli mesleklere yöneltiliyor. Bu yıllara göre değişebiliyor. Şimdilerde durum bilgisayar, elektrik-elektronik ve endüstri mühendislikleri ile tıp leyhinde. Bütün üniversitelerde istisnasız bu meslekler en gözde öğrencileri alıyor. Neredeyse sözel veya sanatsal hiçbir meslek bu kadar gözde değil. En üzücü olanı ise idealist öğrencilerin hayallerini süsleyen matematik, fizik, biyoloji gibi bölümlerin sırf bu kadar puan yaptın, yazık olmasın diye gelen mahalle baskısından çektikleri.

Zamanında Almanya'da bilişsel bilimcilerin düzenlediği kod reçeli (code jam) denilen birkaç günlük bir etkinliğe katılmıştım. Aralarındaki bilgisayarla görü alanındaki tek araştırmacı bendim. Hatta bilgisayar mühendisi kökeninden gelen ender katılımcılardandım. Biyoloji veya fizik mezunu birçok katılımcı mevcuttu. Öğle yemeklerinde yazılımla ilgili muhabbet dönerdi. Ağzım açık dinlerdim. Memlekette alışmışım, temel bilimciler C'yi öğrenene kadar mezun olurlar. Oysa burada durum bambaşka; nasıl olur da bu kadar iyi yazılım bilirler! Geliştirdikleri onlarca yazılım kütüphanesi var. Bir eleman vardı, Pragmatic Programmer kitabını ondan öğrendim, kendisi biyolog... Bir de bizim üniversite sayfalarımıza bir göz atın. Kütüphane geliştirmeyi bir yana bırakın, çoğunun web sayfası bile yok.

Boğaziçi'nde Calculus dersi veya herhangi bir kitle dersi alan herkes bilir. Bölümlere göre öğrencileri sıralarsak üniversite giriş puanlarıyla korelasyon cidden de çok yüksek çıkar. Geçende fizikten bir hocam eğitim bölümü öğrencilerinden yakınıyordu. Hazırladığı excel tablosunu gösterdi; fizik giriş dersinden kalan öğrencilerin çoğu eğitim fakültesi öğrencileri. Hatta çiftdikişden bile fazla. İleride fizik öğretmeni olacaklar da azınlık değil! Bölümler bir organizmanın organları gibiler. Bir taraf eksik kalınca diğerleri de bundan nasibini alıyor. Biz matematik bölümünden matematik dersi alırız, başkası bizden programlama öğrenir, birlikte sosyal dersler alırız...

Maalesef ipler en baştan kopuyor. Öğrenciler çeşitli mesleklere yöneltilmek yerine belli meslek gruplarına resmen itiliyor ve bölümler arası uçurum doğuyor. Buna tek yönlü yetiştirilen öğrenciler de eklenince etraf çekiçten geçilmiyor. Sanki şu hayattaki her problem çivi!

Not: Üniversite giriş sınavlarının bir öğrencinin ne kadar iyi olacağının salt göstergesi olduğuna inanmıyorum. Fakat tamamen değersiz olduğunu da düşünmüyorum. Bu sebeple, başarılı tabirini kullandım. Buradaki başarı eğitim sisteminin sunduğu basamaklardaki  başarıyı ifade ediyor.