Başlamadan not: Kişisel bir yazıdır, kafamı toparlamak için yazıyorum. Okur tamamen farklı düşünebilir veya hiç ilgisini çekmeyebilir.

Doktorlar teknolojiyi ne denli takip edebiliyorlar bilmiyorum ama şundan eminim ki günümüzde "social web" dedikleri web 2.0 ile yüzünü gösteren ve youtube, flickr, bloglar, sanal yaşam uygulamaları, facebook ve bunlara ek olarak çevrimiçi oyunlar, msn, vb. çok güçlü araçlarla patlayan bir hastalık var. Tek türü yok, yazdığım araçları için türevleri olabiliyor. Televizyon gibi bu sosyal web, doğru kullanılmazsa ömrü su gibi akıtıyor.

Bunun hastalık olduğunu nereden çıkarıyorum? Çünkü semptomlarını yaşadım, yaşıyorum. Bunlardan msn'de boş boş sohbetleşmek bana hep salakça ve zaman israfı olarak geldi. Telefon etmek ucuz artık. Hem skype diye bir şey var. Neyse ki diğer bir araç olan youtube'u de esgeçtim, baktıklarımın sayısı hastalıktan sayılmaz. Flickr'ı da sıyırdık. Hafiften 'second life'a baktım ders için. Ama diğer araçlar böyle olmadı. Facebook vurdu önce. Aaa liseden şu, ortaokuldan bu falan. Hepsiyle yazıştık neredeyse, ama yüzlerini canlı göremedim, buluşamadık. Zaten bir hevesti o, Facebook amele doldu (!), o heves de geçti gitti. Sonra ikariam (antik çağ oyunu) vurdu. Sistem çok basit, birşey (bina, asker, vb.) yapıyorsunuz, N dakika sonra bitiyor. Sizi de N+delta dakika sonra gelmeye mecbur bırakıyor. Çünkü yeni birşey yapmanız lazım veya kasabanızı gözetmelisiniz, pusuda bekleyen düşmanlarınız (başka boş beleş kullanıcılar) olabilir. Oyun oynamayı hep çok sevdim ama bu internet oyunları bambaşka. Normal oyunlar sigara ise bunlar esrar!

Ve son olarak bloglar...

Uzun süredir blog kullanıyorum ve yazılar yazıyorum. Bu işin acayip bir hevesi var, ben de kapıldım (insanları bu sele sürükleyen "honourship" belki de). O kadar güzel ki hastalığı farkettirmiyor. Balkondaki çiçeğe bakar gibi sık sık bloğunuza bakıyorsunuz; onu yabani "spam"lerden arındırıyorsunuz, yeni "yazı"lar ekliyorsunuz, kaç hit olmuş bakıyorsunuz. Düşünecek olursak, bunların ne önemi var ki?

Benim yapmak istediğim şeyler tam olarak bunlar değil. Anonim insanların benim ne yapmış olduğumu veya kişisel düşüncelerimi bilmesini hiç önemsemiyorum. Bazı "tutorial"lar yazdım, iyi mi oldu? Çok zaman harcadım. Pek yeni de birşey öğrenmedim açıkçası, zaten çoktandır bildiğim şeylerdi. Bu işi neden yapıyorum ki? MATLAB bana bunun için para ödemiyor, gelen kullanıcıların da (takip ediyorum) çoğu en çok 10-15 saniye bakıp gidiyor, pek az faydalanan insan var. Temel motivasyonum internette Türkçe nitelikli bir şeyler olmasıydı. Başarabildim mi, pek sanmıyorum. Yazılan çoğu yazı zaten çok basit seviyeye hitap ediyor. Zamanımı bunlara harcamak şu anda bana çok anlamsız gelmeye başladı. Yapmam gereken daha önemli işlerim var. Ve daha da önemlisi öğrenecek çok şey var, öğretmen olmak için henüz çok erken!

Açık kaynak konusunda da fikirlerim biraz oturmaya başladı. Açık kaynak, aklımdaki "bilimin işleyişi" tanımıyla örtüşüyor. Açık kaynak da, bilim de paylaşımcı olmalı. Karşıdakine detaylar anlatılmalı, doğru da olsa yanlış da olsa metodlar verilmeli. Saklanmamalı! Ama nedense açık kaynak anlayışı kodu paylaşmak ile aynı kefeye gelmiş durumda. Sadece işe yaraması ile ilgilenen, nasıl çalıştığını hiç umursamayan o kadar hazırcı var ki! Ellerini taşın altına sokmak çok zor geliyor. Buldukları kodların kaynaklarına atıfta bulunduklarından bile şüphem var. Neyse beni ilgilendirmez ne yaptıkları, şunu bilirim ki ben böyle insanlardan haz etmem, yardım da etmem. Böyle biri olmakla olmamak arasında küçük bir çizgi var; "merak" çizgisi. O da törpülenip gidebiliyor. Malum insan değişik durumlara kolayca uyum sağlar. O eşiğe gelmek çok uzak değil. Uzun lafın kısası indirilebilir kodları kaldıracağım, ancak meraklısının işine yarayabileceğini düşündüklerimi bırakacağım.

Zaten şu süreçte bir sürü kişisel ileti de aldım. Önce yaptığım projeleri açtım. Raporu okumayıp (sorularından kabak gibi anlaşılıyor) benden açıklama isteyen kişilere yardım etme gafletinde bulundum. Alacaklarını elde edince teşekkür bile etmediler! Bloğu açıp MATLAB notları yazınca da insanlar bir şekilde benim "MATLAB ile ilgilendiğimi" öğrenmişler (her ne demek oluyorsa artık). Bana ödevlerini yaptırmaya çalışan mı dersin, "Acil!!! yardima ihtiyacim var :(((" gibi düzgün yazı yazmaktan aciz kişilerin mesajlarını silmek mi dersin, bunlarla uğraş (Lütfen yapıcı eleştiri getirenler üstüne alınmasın). Sanki ben sizin projenizin destek elemanıyım! Oof, of; memleketim insanının paylaşmayı ve iletişimi öğrenebilmesi için çok beklememiz gerekecek. Youtube'daki videolara bakarsam, yorumları artık okumuyorum. Gözüm takılınca bile sinir oluyorum. Herkes bir bilgin, bir küfürbaz, bir taraf. Neyse, bu konu çok sosyal bir konu. Karanlığa bir kıvılcım çakmayıp hayıflanmak iyi şey değil.

Sadece yazmıyorum elbette, internette blogları da takip ediyorum. Çok takdir ettiğim bloglar var. Bunlar genelde belli konuda yazılar yazanlar. Ne yazık ki tüm yazılarını keyifle okuduğum yerli bir blog bulamadım henüz. Çok seçkin bloglar olsa da geri kalan büyük bir kısmı çöpe çeviriyor ortalığı. Bir de internette doküman okumanın getirisi (götürüsü de denebilir), linkten linke zıplamak. Yani derinleşememek. Bilgiye ulaşmak eskisinden kolay derler, hiç de değil bence. Bilimsel anlamda "bilgi" içeren bilgi o kadar arada kalmış ki bu yazılar çöplüğünde ona ulaşabilmek ciddi bir beceri. Bir de şöyle bir yönü var: Okuduğunuzdaki "bilgi"nin tamamı size Matrix'teki gibi hemen yüklenmiyor, sabırla çalışmak lazım. Kütüphanede tek bir kitabı özümseyerek okumayı tercih ederim, böyle günleri özledim.

Bloğu nasıl kullanırsam içim rahat eder peki?

  • Zaten bildiğim, basit seviyedeki şeyleri yazmaya uğraşmayacağım. Çok zamanımı alıyor.
  • Kullanıcı detayları ile ilgilenmeyeceğim. Bunlar boş işler çünkü buradan para kazanmak gibi bir planım yok, kullanıcılarının profilini merak eden bir şirket de değilim. Bana ne sizin kim olduğunuzdan! Katkıda bulunursanız, o bilgi ilgilendirir beni.
  • Hatırlama tahtam olarak kullanabilirim.
  • İnternette çözemediğim bazı teknik problemlerin çözümlerini forum veya bloglarda bulunca paylaştıkları için minnettar kalıyorum. O yüzden benim de karşılaştığım ve çözüm bulduğum böyle problemleri paylaşmam güzel bir alışkanlık olur.
  • Üyesi olduğum akademik veya kayda değer çalışmaların tanıtımını yapmak olabilir. Bloğun en güzel özelliklerinden biri Google'ın çabuk indekslemesi ve böylece arama sonuçlarında bulunabilirliğinin artması. İçine kapanık, kendi çalıp kendi oynayan bir çalışma disiplini pek iyi değil. Yapılan çalışmaların tanıtılması o konuya ilgi duyan insanların yönlenmesi için çok önemli. Ama bunun yeri neden laboratuvarın internet sayfası olmasın?
  • Çok hoşuma giden ve işe yarayacağını düşündüğüm adreslere bağlantı vermek iyi olabilir.
  • Öğrenmek istediğim bir konuyu eş zamanlı olarak buraya da eklemek olabilir.
  • Gerekmedikçe yazmamak şart!

Bu yazı bile ne kadar zamanımı aldı, 3 saat geçmiş! Derinleşmek için kağıt, kalem, deney malzemesi (bizim için bilgisayar) ve özgür bir akıl yeterli. Gerisi fazlalık.

Yakında blogdan vazgeçebilirim. Ben bilgisayar mühendisiyim; ne yazık ki "fuzzy" çalışamıyorum, "ya hep ya hiç" ilkesi çok ağır basıyor.

Biraz daha düşüneyim. Şunu biliyorum ki; öğrenmek için harcayacağım zamanımın çarçur olmasını istemiyorum!

Blog tutmayanlar için bu yazı o kadar anlamsız ve delice gelecektir ki, sadece yaşayanlar anlar diyeyim. Eğer sizde de benzer semptomlar ve alerjiler baş gösterdiyse düşünün...