Programlama bana göre çok keyifli bir iş. İşleri otomatik halledebildiğim ve iyi program yazabildiğim zaman gayet keyifli oluyorum. Zor bir türevi alabilmek gibi bir şey, yeme de yanında yat misali... Pratik yaptıkça daha da güzelleşiyor işler. Tek tıkla, topluca (ya da namıdiğer "batch" halde) iş halletmek mesela, harika! Bilgisayar senin işlerini halletsin, sen gez, dolaş, eğlen, ooh! Ama bazı kişiler bunu anlayamıyor. Hâlâ farenin sağ tıkı ile kopyala/yapıştır yapanları ya da yazdığı kodu tüm parametreler için elle tekrar çalıştıranları görünce şaşıyorum böyle insanlara. Örneğin yayınevinde çalışan bir kişinin fareyi sağ tıklamak yerine kısayolları kullanmakla ömründe ne kadar zamanı boşa çıkaracağını hesaplasak, "vay be" ile karşılaşırız (Tabii memur bünye için ne gerek var kısayollara, işi hızlandırmaya falan!).

Kalkulus ne kadar değerliyse programlayabilmek de o değerde benim için. Onun da temel sermayesi akıl. Ben bu işi yapmam, ilerde öğrencilere yaptırırım tutumunda da değilim. Kaç yaşında olup canavar gibi kod yazanları çok severim mesela. İnsanın kafasında fikirler dolaşıp, parmaklarının ucundan yeni şeyler doğması! Sanırım programlamayı sevenleri bağlayan şey bu üretebilme özelliği...

Not: Bu yazının muhatabı bilimsel araştırma alanıdır. Yani temelde bireysel merakın yoğun olduğu alanlardır. Sonuç birincil derecede araştırmacıyı bağlar, müşteriyi değil. Zira diğer alanları (piyasayı) pek bilemem.