Öğrendiğim birçok şey var şimdi, artık eskisi gibi değilim. Başlangıçta çok bilgisizdim.

...

En iyisi benim gibi deneyle öğrenmek böyle şeyleri. Bilgi deneyle kazanılıyor. Varsayımlar, yakıştırmalar, sanılar hiçbir şey katmıyor kişinin öğrenimine.

Birtakım şeyleri keşfedemiyor insan, ama varsayımlarla bunun üstesinden geleceğini de göremiyor ilkin. Böyle şeyleri keşfedebilmek için hiç yılmadan deneyleri sürdürmek gerek. Eğlenceli bir yol bu, böylece dünya daha bir ilginç oluyor. Bulunacak şey olmasa ne tadı kalır bu dünyanın? Bir şey bulmayı deneyip başaramamak da, en azından bulgulayabilmek kadar, belki de daha çok ilgi çekici. Sözgelişi suyun akışıyla ilgili gerçek, ben buluncaya dek büyülü bir defineydi sanki, ama bulduğum an bütün büyüsü birden bozuluverdi. Bir şey yitirmiştim sanki.

Deneylerle tahtanın, kuru yaprakların, tüylerin, daha başka birçok nesnenin suda yüzebileceğini öğrendim. Bütün bu bilgilerimden, bir kaya parçasının da yüzebileceği sonucuna varıyorum. Şimdilik bu sonuçla yetinmek zorundayım, çünkü bir kanıtlama yolu bulamadım daha. Ama bir yol bulacağım nasıl olsa, bütün o büyü gidecek, bozulacak. İşte bu durum üzüyor beni. Yavaş yavaş her şeyi keşfedeceğim, derken bir gün hiçbir büyü, hiçbir heyecan kalmayacak dünyada artık! Geçen gece düşündüm de bunu, uykum kaçtı.

 

Mark Twain, "Adêm'le Havva'nın Güncesi", Yapı Kredi Yayınları, 4. baskı, Çev: Akşit Göktürk, sf. 43-44.