Gördüğüm iyi öğretmenler, sınıfına sade düşündürebilen, “bu muymuş yani?” dedirten insanlardı hep. Bazılarını daha yakından tanıyınca kendilerinin de sade ve net düşündüğünü farkettim. Tuğlaları birer birer koyarak koca binalar inşa ediyorlar.

Tanıdığım iyi öğretmenlerin, kitaplardan öğrendiğim dehaların ve zeki arkadaşlarımın (öss derecesi ile sınıflandırmıyorum!) karmaşıklığa girmeden sorunları çözdüğünü ve yollarında ilerlediklerini gözlemliyorum. Sade ve bilimsel bir metoddan kastım şöyle:

Önkoşul 1: Net bir problem tanımı

Problem tanımı belli olacak. Öyle zırt pırt da değişmeyecek.

Önkoşul 2: Veri toplama

Bilimsel metodda önce hipotez vardır. Ama ona geçmeden önce probleme dair verilerin elimizde olması lazım. Örneğin, deri sezimi yapacaksak elimizde ten renkleri bilgileri ve onların doğrulukları olmalı. Ya da plaka tanıyacaksak elimizde plaka resimleri olmalı. Bu adımdan bahsetmek çok saçma, çünkü herşey açık ama bu şekilde ilerlemeyen çok çalışma gördüm. Böyle kimseler doğrudan hipotez ile başlıyor, bahsedeceğim gözlem maddesini de zırvalıyor ve gerçeklikten uzak tartışıp duruyorsunuz; bir yere de varamıyorsunuz.

Veri toplama bazen çok bunaltıcı olabiliyor. Bir ay boyunca yüz verisi toplayan arkadaşlarım var! Ben de bir buçuk yıldır kaşların, gözlerin, vb. çeperlerinde nokta tıklıyorum! Tezimin yarısı nokta tıklamakla geçiyor. Sulu/susuz şakalar yaparak, kahve-cigara molalarında tartışarak, meyve destekli yardımlarda bulunarak, gece laboratuvarda perişan olmasın diye evine bırakarak, bazen de beraber hayata küfrederek birbirimize moral olmaya çalışıyoruz. Yaşamaya devam ediyoruz…

Buradan sonra hipotez, gözlemler ve sonra teorem vardır ama konumuz bunun sadelik içinde olması, o yüzden adımlar biraz daha ayrıntılı bence.

Başlangıç

Çözüm için ilk adım akla gelen ilk yaklaşımları uygulamak! Böyle bir başlangıç çok önemli çünkü nedense basitliği (simplicity) küçük görürüz. Denemeye gerek duymayız. Etrafımızdaki ne dediğini anlamadığımız, karmaşık cümleler kuran, bilmediğimiz terimler kullanan, lafları geveleyip konuşan insanları bir şey sanarız. Basit yaklaşımlara da “Bu ne ya, ben de yapardım!” der, kenara atarız.

Bu adımda insan problemi de daha derinden kavrayabiliyor, bu da ilerisi için çok büyük bir artı.

Gözlem

Denenen yaklaşımların sonuçlarına bakmak lazım. Bu da oturup kodunu yazmak, verilere uygulamak ve sonuçları beklemek olabiliyor. Eğer benim gibi videolar ile uğraşıyorsanız bu kısımda işiniz zor. Örneğin elinizde 200 video var ve her video 3 saniye. Pek fazla değil gibi, değil mi? Bulanık olmasın diye her saniye 30 kare demek ve her kare 640×480 ebatlarında. Elinizde 18000 tane 640×480′lik resim var gibi birşey. Bir kaç gün beklemek gerekebiliyor. Küçük bir hata olmuş kodda ve sil baştan…

Başlangıç ve gözlem aşamaları muhtemelen bir döngü içinde bir kaç sefer tekrarlanacak …

Sonuç

Ve son olarak, eğer sadelik yeterli olmazsa daha karmaşık bir modele geçilmeli. En başarılı/verimli irdelemesiyle de bitmeli.

Odaklanmak, düşünmek, üşenmemek, denemek.

Eğer bir de “bilgisayarla görme” gibi çoğu verimli/başarılı yaklaşımın çok basit çözümler olduğu bir alanda çalıştığımızı düşünürsek, üstteki dört fiil daha da anlam kazanıyor.

Öğrenme dünyasının özlü sözüyle bitirelim: Herşeyin en güzeli en sadesi!