Facebook ilk çıktığında (A.B.D.'deki bir arkadaşın davetiyle) üye olmuştum. "Aaa, ne güzel, bağlantıyı koparmıyoruz" idi ilk günlerde. Muhteşem bir açığı yakalamıştı birileri. Ardından bizim üniversiteye sıçradı. Sonra lise arkadaşlarını, hatta daha eskilerini buldum Facebook'tan. Süperdi, yıllardır görüşmediğim kişileri bulmuştum. Karşılıklı ekleşmeler, "Vay, İsmail n'aber? Nerelerdesin, neler yapıyorsun?" mesajlarına yazdığım cevaplar, "Abi biz de Beşiktaş'ta bir yer açtık, geçinip gidiyoruz. Bir akşam Taksim'de buluşalım, muhabbetleşelim." sözleri ve hiçbir zaman gerçekleşmeyen buluşmalar. Ve "kopmak istemediğim arkadaşlarla zaten hâlâ haberleştiğim"in farkedilmesi.

Sonra ufaktan başlayan bir teşhir dönemi: fotoğraf eklemeler, video göstermeler, ben şucuyum bucuyum diye gruplara üye olmalar, manken bakışlı fotoğraflar, enstrumana bir iki kerecik dokunulmasına rağmen onunla çekilen sanatsal pozlar, dünyanın buralarını gezdim diye tıklamalar, hatta yüzük takmaya politik olarak karşı olan arkadaşların sevgilileriyle boy boy fotoğrafları. İnşa edilen yeni bir Facebook kimliği.

Normal kullanımınızın tersine, tuştakımında "facebook"u bir saniyeden az bir sürede yazıyorsanız, tarayıcıyı açınca eliniz ilk "face..." karakterlerine gidiyor veya paylaşımlarınızı kimsenin "like" etmemesi(!) canınızı sıkıyorsa bilin ki yeni bir psikolojik hastalığın semptomlarını gösteriyorsunuz.

Bunları böyle yazabiliyorum, öyle ki ben de bunlardan musdaribim. Üstelik arşivomani (!) hastalığını da işin içine katarsak, işler hiç iç açıcı değil. Sıkıntım zaman değil artık. Sıkıntım bu işteki çarpıklık. Ürettiği çarpık iletişim biçimi. İki kişinin muhabbetinin genel tarafından izlenmesi, yorumlanması; işbirliği içinde mimlenmek; sergilenen yeni yapay kişilikler, teşhircilik.

"Aktivist olarak bir şeyler sergileyelim, sesimizi duyuralım"sa niyetiniz, merak etmeyin, orada da moderatörler var. Sadece izin verilen sesler duyurulur. Çatlak sesler tek tıklamayla veritabanı arşivlerine gömülür.

Madem öyle, bırak git diyebilirsiniz. Birkaç kez hesabı kapatmama rağmen -özellikle Almanya'daki arkadaşlarla- yaşadığım iletişim kopuklukları yüzünden hesabımı yine etkinleştirmek durumunda kaldım. Zaten bağlantılardan da kopmak gibi bir niyetim yok. Hatta faydalı olduğu anlar da çok. Örneğin bir etkinliğe birlikte gideceğim arkadaşa bir davetiye yollamak ve tarih/açıklama/yer bilgilerini takip etmesini sağlamak çok kolay. Ya da belli bir mekanda düzenlenen etkinlikleri aktif olarak görebiliyorum. Yani özetle, problemim araçla değil, kullanılma biçimiyle. Özetle yapay teşhircilikle. Tüketme kapasitemin çok üstünde yığılan medyayla. 3 yılın deneyimiyle biliyorum ki, Facebook bahsettiğim faydalarının ötesine geçemez ve iletişim biçimi aynı paralellikte devam eder.

Şu an farklı bir yöntem seçtim kendime. Önceden arkadaş grupları yapmıştım ve tüm arkadaşlarımın değil, sadece bu arkadaşlarımın görmesine müsaade ediyordum çoğu paylaşımımın. Hatta onları da öbeklemiştim. İzlediğim(!!!) kişiler de belliydi. Onun dışındaki paylaşımları gizlemiştim. Şimdi sildim grupları falan. Her şeyi görünür kıldım arkadaşlarıma. Kimseyi de gizlemedim. Durum böyle olunca bir şey paylaşasım gelmiyor pek. Birinin bir şeyini "like" ederken de tekrar düşünüyorum. Mesajları özel yolluyorum gerekirse. Sanırım, bu daha caydırıcı oldu benim için. Hem teşhirciliğin dik âlâsı oldu hem de caydırıcı sebebi.

İnsanlık olarak hiç tecrübemiz olmayan iletişim biçimleriyle sınanıyoruz. Sonumuz hayırlı olsun!..