Sene 2011... Taksim'deyiz... Nereye gidelim diye düşünüyoruz. Dediler ki Cihangir'deki merdivene gidelim. Nereden bahsediyorlar bilmiyorum, sanıyorum ki kafe falan var Merdiven adında. Malum, Cihangir'i pek bilmişliğim yok. Bir iki kez gittim zamanında, onlarda da çay parasını görünce bir daha gitmedim. Neyse, oyunbozanlık yapmayayım dedim, uydum güruha, gittik Cihangir'e. Meğersem merdiven dedikleri yer cidden de manzaraya karşı duran merdivenlerden öte bir yer değilmiş. Kısacası bildiğimiz manzaralı beleş tepeymiş. Sadece biz de değilmişiz gelen, her yer insan kaynıyor. Hemen altımızdaki yola arabalarıyla kamp kurmuş apaçilerin verdiği son ses müzikle herkes özgürlüğün tadını çıkarıyor! Biraz ötede bulunan açık hava umumi helanın verdiği muhteşem efektlerle müzik daha da karıyor atmesferi... Karşımızda deniz gümrüğü var. Kıyıya kocaman bir gemi yanaşmış. Hani şu gökdelen uzunluğundaki Titanikvari gemilerden. Hep kıyıda görürüm onları, geçende arkadaşla boğazda ilerlerken görünce heyecanlanmıştık. Bu sefer yine kıyıda. Işıl ışıl her yeri. Tophane sırtlarından izliyoruz manzarayı. Apaçilerin koruması eşliğinde, güven içinde. Karşımızda Kılıç Ali Paşa Camii. Boğaz durgun...

Sene 1579... Boğaz hareketli... Bize öğretilen sırtı sıvazlanmış Osmanlı tarihinde, ilerlemeye inat karanlık bir gün. Tophane sırtlarında bir bilim yuvası, Takiyüddin'in göz nuru rasathanesi. O Takiyüddin ki Avrupa'nın en ileri astronomu olan, Kepler'in hocası Tycho Brahe'den aşağı kalır yanı olmayan gözlemlere imza atmış, o rasathane ki dönemin en ileri teknolojisini kullanan araç gereçlerle bezenmiş... Rasathane'de sessiz bir bekleyiş. Kıyıda Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa. Elinde Şeyhülislam fetvalı Padişah 3. Murat'ın fermanı. Emrinde, dudaklarından çıkacak ateş komutunu bekleyen Osmanlı Donanması. Ve gelen emirle yerle bir olan rasathane, bilim yuvası. Şeyhülislama göre suçu, veba salgınına neden olan kuyrukluyıldızın buradan gözlemlenmiş olması. Rasathane yerle bir, Takiyüddin perişan. Önceden yıldızlara uzanan gözleri şimdi önüne bakacak. Ve bu topraklarda üç yüzyıl boyunca kimse tekrardan rasathane kurmaya kalkışamayacak. Hayyam'ın dizeleri Takiyüddin gibi, Hezarfen gibi nicelerine ağıt olacak. Ve bu ağıt içimizde hep yaşayacak...

Öldük, dünyayı şaşkın bırakıp gittik;
Yüzlerce incimiz vardı delinmedik.
Sersemliği yüzünden bilgisizlerin.
Renk renk düşünceler kaldı söylenmedik.