Şu cümlelere bir bakın: "Rapor böyle mi yazılır oğlum, olmamış", "Kızım, sana kaç kere dedim bunu böyle yapmayacaksın diye", "Adam bana küfretti, şikayetçiyim", "Bu belediye başkanı da hepsi gibi şerefsizin teki"...

Bir de bunlar var: "Oğlum, çok güzel rapor yazmışsın, özellikle şuradaki figürlerin çok güzel olmuş", "Aferin kızım, işi harika halletmişsin, tebrik ederim", "Adam çok yardımcı oldu, onunla ne kadar iftihar etseniz azdır, teşekkür ederim", "Başkanımız iyi ki bu parkı yaptı, bizi ve çocuklarımız AVM'lere teslim etmedi".

Yaygın olarak ilkini tercih etmekteyiz maalesef. Bardağın boş kısmını görüyoruz. 100 (mükemmel) üstünden notlandırmaya başlıyoruz ve eksileri sayıyoruz hep. Gariptir, dolu bardağın tanımını da bilemiyoruz. Hep bir ezik kalıyoruz; bir dalımız kırık, bir yanımız eksik. Ebeveynler çocuklarını böyle yetiştiriyorlar, öğretmenler bu şekilde tepkiler veriyorlar, müşteriler bu şekilde şikayet üstüne şikayette bulunuyorlar, muhatap olduğumuz insanların hiçbir işinden memnun olmuyoruz.

Evet. bu "olmamış..."

Bu kadar kolay bir söylem karşıdakini nasıl motive edebilir? Böyle dersek bu bizim ne görmek istediğimizi söylemez. Sadece şu ankinden memnun olmadığımızı söyler. Gerçekte, ne istiyoruz?

Bana gelen böyle yorumlarda, ben de aynı şeyi hissederim. Motivasyonum biter, gider. Nasıl olması gerektiğini bilemem, bulamam. Birisi desin ki, "Bu olmamış, ama gel birlikte bir kısmını yapalım, gör bak nasıl oluyor, sen sonra alıp devam edersin".

Bunları düşünürken yeni içine düştüğüm mini bir hikaye anlatayım size.

Bugün bir otobüs firmasının iki farklı şubesinde karşılaştığım çalışanların güleryüzlü, içten tutumu beni çok mutlu etti. Bir yandan da bunları hatırladım. Eğer ters davransalardı siteden form doldurup şikayet ederdim hemen. Peki bu durumda niye susayım? İletmeye neden zaman ayırmayayım? Neyi istemediğimi biliyorum. Ama neyi istediğimi de az çok kestirebiliyorum. Neyse, üşenmeyi bir kenara bırakıp memnuniyetimi yazdım ve yolladım, toplam 2 dakikamı aldı:

"Başka bir firmadan bilet almıştım. Taksim şubesine gittiğimde servisinin olmadığını öğrendim. Görevli arkadaş bana bunu söylerken telefonu çaldı, telefonda konuştuğu kişiye canı sıkıldı sanırım, söylenerek telefonu masanın bir ucuna fırlattı. Neyse, biletimi iptal ettirdim, oradan çıkıp sizin şubenize gittim. Biletimi aldım. Sonra saatini değiştirmem gerekti, Boğaziçi Üniversitesi'nin oradaki şubeden de bu işi hallettim. İki şubedeki personeliniz de çok güleryüzlüydü, samimi bir şekilde yardımcı oldular ve iyi yolculuklar dilediler. Genelde otobüs firmalarının personelinden pek haz etmeyen ben, buna çok sevindim. Umarım bu güleryüzlü hizmet anlayışınız her daim böyle içtenlikle devam eder. Tebrik ve teşekkür ederim."

Minicik bir olay bu. Ama bana kalırsa insan böyle küçük şeylerle mutlu oluyor. Bence sadece canımız yandığında şikayet etmekle ve "olmamış" demekle meşgul olmaktansa, genel tutumuzu değiştirmekte yarar var. Güzellikleri tebrik etmek, bunların oluşmasında emek harcayanlara da teşekkür etmek hepimizin boynunun borcu.