Aristoteles’e atfedilmiş bir söz var: “Sürekli yaptığımız şey neyse, biz oyuz. O halde mükemmellik bir eylem değil, bir alışkanlıktır.”

Taylan (Cemgil) Hoca ile müzik üstüne konuşuyorduk. Kendisi yılların basçısı. Dedi ki, dinleyicinin kim olduğu önemli değil, her zaman özenle çalmalı insan. Sokakta da, konser salonunda da.

Bir yazar için de bu aynen geçerli: Kitap yazarken de, makale yazarken de, blog yazısı yazarken de... Hatta herhangi birine e-posta yollarken bile!

E-posta yoluyla iş vesilesiyle yazıştığım bazı insanlara -hele hele bunların üniversitelerde hoca, şirketlerde yönetici olmasına çok daha fazla- şaşıyorum. Bana öyle iletiler yolluyorlar ki; ne bir başlık var, ne hitap. Ne cümlelerde dilbilgisi kuralına uyulmuş, ne anlam düşünülmüş. Kendilerinin en ufak bir özen göstermediği yazılarından belli. Özen, zaman gerektirir. Zaman harcanmadan söylenen sözün kazancının çok olmasını beklemek boşuna... Ben konu üstüne ayrıntılı düşünmeden, karşımdaki ile iletişim aracımız olan cümlelerime özen göstermeden birinden bir talepte bulunursam, o kişinin konuya özen göstermesini nasıl beklerim?

İnsan yazdığına her zaman dikkat etmeli, özen göstermeli. Sadece özgeçmişine ekleyeceği belgeleri yazarken özen göstermemeli diline, üslubuna. Çünkü e-postayı yazan da aynı kişi, makaleyi yazan da. Her ikisi de aynı beynin, aynı parmakların ürünü.

Elindeki dil enstrümanını hep özenle çalmalı insan. Aristoteles'in sözünü hep anımsamalı...