Bu sıralar bir taraftan doktora yeterliliğe çalışırken bir taraftan da Cordelia Fine'ın yazdığı ve Pınar Turanlı'nın dilimize kazandırdığı "Başına Buyruk Beyin: Beynimiz nasıl çarpıtıyor? Nasıl kandırıyor?" adlı kitabı okuyorum. Oldukça şaşırtıcı deneyler ve bu deneyler üstüne yazarın yorumları akıcı bir dille okura sunulmuş. Kitabı çok beğendim. Beyninize olan güveninizi biraz sınamak isterseniz okumak çok hoşunuza gidecektir. Özellikle ilgimi çeken iki deneyi kitaptaki haliyle paylaşmak istiyorum.

Adı çıkmış bir deneyde iki psikolog, Robert Roshental ve Lenore Jacobson dikkatlerini bir okulun sınıfına yöneltmişlerdir. Bir grup okul çocuğuna, zeka seviyelerini ölçtüğü söylenen bir test verildi. Ardından, tahmin edeceğiniz üzere, testin sonuçlarına göre öğretmenlere küçük Johnny, Sally, Eddy ve Mary'nin zeka seviyelerinde birkaç ay içinde bir parlama olacağı söylendi. Aslında bu çocuklar sınıf listesinden rastgele seçilmişlerdi. Ancak öğretmenlerin bu çocuklar hakkında besledikleri olumlu gelişme beklentilerinin, onların zekalarında gerçekten de ölçülebilir bir gelişmeye yol açtığı gözlemlendi. Rosenthal bu sonucu "Bu çocukların gelişme göstereceğine dair büyük beklentileri olan öğretmenlerin onlara karşı 'daha çok ve daha samimi öğret' şeklinde yaklaşmalarına" bağlamıştır. Öğretmenlerin belli kalıplarının ve önyargılarının çocuğunuz üstünde ne denli etkili olabileceğini düşünmek oldukça sıradışıdır. Şayet oğlunuz farkında olmadan öğretmeninin aklındaki "Erkek çocukları kitap okumaktan hoşlanmaz" düşüncesini doğrulayan bir tarza sahipse, bu aslında tamamen öğretmenin böyle düşünmesinden kaynaklanıyor olabilir [1].

Bir deneyde araştırmacılar lise öğrencilerine zor matematik problemlerini çözmeye dair eğitim verdiler. Öğrencilerin yarısı açık ve yardımcı olan bir video prezentasyon izledi. Diğer yarısınaysa onları şaşkına döndüren kafa karıştırıcı bir video izlettirildi. Tahmin edeceğiniz üzere bu ikinci grup öğrenciler kendilerini sayılarla ilgili oldukça beceriksiz hissetmişti. Araştırmacılar daha sonra onlara açıklayıcı olan videoyu izlettirip matematikteki zayıf performanslarının nedeninin kendilerine verilen kötü eğitim olduğunu, gerçek yeteneklerinin böyle olmadığını söylemelerine rağmen öğrencilerin bu konudaki güven eksikliklerinin sürdüğü gözlemlendi. Bu deneyden üç hafta sonra bile karmaşık videoyu izleme şanssızlığına yakalanmış öğrencilerin matematikle ilgili benzer tüm derslere olan ilgilerini kaybettikleri görüldü. Böylece belki de bundan sonraki tüm hayatları değişmişti [2].

[1] Cordelia Fine, "Başına Buyruk Beyin: Beynimiz nasıl çarpıtıyor? Nasıl kandırıyor?", SEL Yayınları, 1. baskı, sf. 84, Şubat 2010.
[2] a.g.e., sf. 87.